Milletler uzun tarihleri boyunca edebiyatla ilgili sayısız eserler meydana getirirler. Edebiyat, bir milletin hayat damarıdır. Edebiyat eserleri olmayan milletler uygarlaşamaz, tarih sahnesinden silinirler. İşte edebiyat tarihi, bir ulusun yüzyıllarca meydana getirdiği edebi eserleri inceleyerek geçirdiği dönemleri kronolojik bir sıra içinde inceleyen bilim dalıdır.
Edebiyat tarihi, edebi eserlerle o eserleri yaratanları sosyal çevresiyle beraber inceler. Böylece atalarımızın duygu, düşünce ve sanat anlayışları hakkında bize bilgi aktarır. Bir başka deyişle edebiyat tarihi bir toplumun edebiyatının işlediği yolu ve geçirdiği dönemleri anlatan, edebiyat hayatını bütün olarak değerlendiren bir bilim dalıdır.
Edebiyat tarihi aracılığıyla değişik çağlardaki kültür birikimimizi tanırız. Toplumların düşünce yapılarını, dünya görüşlerini öğreniriz. Bütün bu bilgiler bir edebiyat eserinin değerlendirilmesinde bize yol gösterir.
Ülkemizde Batılı anlamda edebiyat tarihi çalışmaları Tanzimat döneminde başlar. Bu alandaki ilk kapsamlı çalışma Fuat Köprülü’nün 1928 yılında yayımladığı “Edebiyat Tarihi” adlı eserdir. Ayrıca Ahmet Hamdi Tanpınar, Agâh Sırrı Levent, Nihat Sami Banarlı, Vasfi Mahir Kocatürk bu konuda önemli araştırmalar yapmışlardır.
DESTAN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Destan Dönemi – Mitler
İnsanların doğa olaylarına duydukları hayranlık mitleri, masal ve destanları oluşturmuştur. Mitler, ilkel insan topluluklarının, evreni, dünyayı ve doğa olaylarını yorumlamak, henüz sırrını çözemedikleri hayatın ve evrenin çeşitli görüntülerini bir anlama bağlamak ihtiyacından doğmuş hikâyelerdir. Destan döneminin ve mitlerin özellikleri şunlardır:
- Mitler destan döneminde ortaya çıkmıştır.
- Destan döneminde bilimle evreni henüz anlayamayan insanların deprem, şimşek, yankı, rüzgâr, uyku gibi doğal olaylara göç, savaş, işgal gibi sarsıcı olaylara düş yoluyla olağanüstü nitelikler kazandırmaları mitolojik ögeleri oluşturmuştur.
- Destanlarda da mitolojik ögelerin etkisi vardır.
- Destan dönemi bütün milletlerde yaşanmıştır. Bundan dolayı birbirinden uzak milletlerin destanlarında veya efsanelerinde aynı konular işlenmiştir.
- Milletler, mitolojik motiflerle süsledikleri geçmişlerini destanlar yardımıyla ifade ederler.
- Destan döneminde ayrıca, destanları oluşturan çekirdek olaylar yaşanmıştır.
Destanların Özellikleri
- Destanlar Türk Edebiyatının ilk örnek metinleridir.
- Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihî öneme sahip önemli olaylarını (doğal âfetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler.
- Manzum ve uzun hikâyelerdir.
- Olağanüstü olaylar ve olağanüstü özelliklere sahip kahramanlar vardır.
- Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmemektedir.
- Kahramanlar seçkin kişilerdir. (Kral, Han, Hakan vb.) Lider ve kurtarıcı rolündedir.
- Ait oldukları ulusun ortak görüşlerini yansıtır.
- Ulusal dilde ve ulusal nazım ölçüsüyle söylenir.
- Konuları savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamlarıdır.
Destan Döneminin Özellikleri
- Eski Türklerin şiirlerinde kahramanlık, cesaret, binicilik, at sevgisi, askerlik, savaş, aşk ve tabiat işlenen başlıca konulardır.
- İslamlık öncesi Orta Asya Türk şiirinin Divan-ı Lügat-it Türk dışında bulunan en dikkate değer örneklerini Uygur alfabeli Turfan metinlerinde görüyoruz.
- Eski Türk şairlerine Türk boyları arasında şaman, oyun, baksı, ozan gibi adlar veriliyordu. Bu adlar eski çağlarda kullanılmış, geleneklerine çok bağlı Türkler arasında İslamiyet’ten sonra da yaşamıştı.
Sözlü Edebiyat
Daha çok Türkler yazıyı kullanmaya başlamadan önce oluşmuş bir edebiyattır. Döneme ait başlıca edebiyat ürünleri sagu, koşuk, sav ve destanlardır. Bu dönem ürünleri Kaşgarlı Mahmut’un eseri Divan-ı Lügati’t Türk’le günümüze kadar gelmiştir.
Sagu: İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatında, yuğ adı verilen ölüm törenlerinde ölen kişilerin ardından söylenen şiirlere sagu denir.
Bu tür şiirlere halk edebiyatında ağıt, klasik edebiyatımızda ise mersiye adı verilir.
Koşuk: İslâmiyet Öncesi Türk Edebiyatında, aşk, doğa, kahramanlık gibi konuları işleyen lirik şiirlerdir. Koşuklar, daha çok sığır (Kazanılan zaferlerden sonra düzenlenen kutlama veya av törenleri) ve şölen (Eski Türklerde çeşitli nedenlerle düzenlenen ziyafetler) törenlerinde söylenmişlerdir.
“Sagu” ve “koşuk”lar biçimsel özellikleri (nazım birimi, ölçüsü, uyak dizilişi) bakımından dönemin genel özelliklerine tamamen uymaktadır.
Sav:
Bugünkü atasözlerinin karşılığı olan, gözlem ve deneyimlere dayanılarak söylenmiş kısa ve özlü sözlere İslâmiyet öncesi dönemde sav adı verilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder